ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ, DAVA AÇMA SÜRESİ, BİLGİ EDİNME KANUNU
Bilgi Edinme Kanunu kapsamında yapılacak başvurunun çevreyi kirleten ya da bozan bir faaliyetle ilgili "gerekli önlemlerin alınması" ya da "faaliyetin durdurulması" istemiyle sınırlı olması ve Kanun’un ancak bu istemlerin reddine ilişkin işlemlere karşı dava açma olanağı tanıması karşısında, yapılan başvurunun usulüne uygun olarak ilan edilen Çevresel Etki Değerlendirmesi kararına karşı dava açma süresini ihya etmeyeceği hakkında
T.C.
D A N I Ş T A Y
Ondördüncü Daire
Esas No : 2014/6972
Karar No : 2015/7981
Temyiz İsteminde Bulunan (Taraflar) :
1- (Davacılar) : 1- …, 2- …, 3- …, …….., 10- …
Vekili : Av. …
Diğer Davacı : Karaburun Belediye Başkanlığı
2- Müdahil (Davalı Yanında): … Su Ürünleri Tic. A.Ş.
Vekili : Av. …
Karşı Taraf :
1- (Davalı) : İzmir Valiliği
2- Müdahil (Davalı Yanında): … Su Ürünleri Tic. A.Ş.
3- (Davacılar): 1- Karaburun Belediye Başkanlığı, 2- …, 3- …,
…….., 11- …
4- Müdahiller (Davacılar Yanında): 1- Karaburun Çevre Kültür
ve Turizm Birliği
2- Karaburun Kent Konseyi
İstemin Özeti: İzmir 1. İdare Mahkemesinin 21/02/2014 günlü,
E:2012/1291, K:2014/254 sayılı kararının; usul ve yasaya uygun olmadığı
ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Davacılar Savunmasının Özeti : İstemin reddi gerektiği
savunulmaktadır.
Davalı Savunmasının Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : Halil Çelik
Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının
bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Ondördüncü Dairesince, 6360 sayılı Kanun
uyarınca, Parlak Köyü tüzel kişiliğinin kaldırılması ve aynı Kanunun Geçici
1. maddesinin 13. fıkrasında yer alan; "tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve
köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesi taraf
olur" hükmü uyarınca, Parlak Köyünün katıldığı Karaburun Belediye
Başkanlığının davacı konumuna alınmasına, davacılardan haklarında hüküm
kurulmayan …, …, …, …, …, …, …, …, … ve …‘nin de davacı
konumuna alınmasına karar verilerek işin gereği görüşüldü:
Dava; İzmir İli, Karaburun İlçesi, Parlak Köyü Sahilindeki 5 nolu su
ürünleri üretim alanında, çipura ve levrek yetiştiriciliği projesi için verilen
04.07.2008 günlü, 505 nolu "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli
Değildir" kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince; tesisin
bulunduğu konumdaki deniz alanının özellikleri ile çevreye olan etkileri göz
önünde bulundurulduğunda, dava konusu İzmir İli, Karaburun İlçesi,
Parlak Köyü Sahilindeki 5 nolu su ürünleri üretim alanında, çipura ve levrek
yetiştiriciliği projesi için verilen 04.07.2008 tarih ve 505 nolu "Çevresel Etki
Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararında hukuka ve mevzuata aykırılık
bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar,
davacılar vekili tarafından işin esası yönünden, davalı idare yanında davaya
katılan müdahil tarafından ise vekalet ücreti yönünden temyiz edilmiştir.
Davacıların temyiz istemine ilişkin kısım yönünden;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 7. maddesinde; dava
açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde
Danıştay‘da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, aynı maddenin 4.
bendinde; ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini
izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak, bu işlemlerin uygulanması
üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi
aleyhine birden dava açabileceği, düzenleyici işlemin iptal edilmemiş
olmasının bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmayacağı hükmü
yer almıştır.
İşlem tarihinde yürürlükte olan, 16.12.2003 günlü, 25318 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi
Yönetmeliği‘nin 17. maddesinde; "Bakanlık on beş işgünü içinde inceleme
ve değerlendirmelerini tamamlayarak proje hakkında "Çevresel Etki
Değerlendirmesi Gereklidir" veya "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli
Değildir" kararını beş işgünü içinde verir, kararı Valiliğe ve proje sahibine
bildirir. Valilik bu kararı taşra teşkilatlarına ve halka duyurur." kuralına yer
verilmiştir.
2872 sayılı Çevre Kanunu‘nun 26.04.2006 tarihli, 5491 sayılı
Kanun`un 21. maddesiyle değişik "Bilgi edinme ve başvuru hakkı" başlıklı
30. maddesinde; " Çevreyi kirleten veya bozan bir faaliyetten zarar gören
veya haberdar olan herkes ilgili mercilere başvurarak faaliyetle ilgili gerekli
önlemlerin alınmasını veya faaliyetin durdurulmasını isteyebilir. Herkes,
09/10/2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında
çevreye ilişkin bilgilere ulaşma hakkına sahiptir. Ancak, açıklanması halinde
üreme alanları, nadir türler gibi çevresel değerlere zarar verecek bilgilere
ilişkin talepler de bu Kanun kapsamında reddedilebilir." düzenlemesine yer
verilmiştir.
Yukarıda aktarılan hükümler uyarınca; idari davalarda dava açma
süresinin başlangıç tarihi; idari işlemin tebliğ, yayın veya ilân tarihidir.
Ancak yasada öngörülen bu durumların söz konusu olmadığı hallerde,
davacının dava konusu işlemi öğrenme tarihinin iyiniyet kuralları
çerçevesinde, olayın özelliği ve niteliği gözönünde tutulmak suretiyle yargı
organınca belirleneceği kuşkusuzdur. İdari işlemin usulüne uygun tebliği ve
bütün unsurlarıyla ilgililer tarafından öğrenilmesi; ilgililerin dava açma
haklarını kullanmalarını ve açılan davanın da gereği gibi yargı mercileri
önüne getirilebilmesini doğrudan etkiler. Bu anlamda; bir idari işlemin iptali
istemiyle açılan davada usul ve esas yönünden hukuki denetim
yapılabilmesi; işlemin içeriğinin tebliğe veya duyuruya ilişkin olarak
düzenlenen belgeden kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıkça anlaşılabilmesi
halinde mümkündür.
Öte yandan; idari istikrar ve hukuki güvenlik ilkelerinin ihlali
halinde, idareye güven ilkesi doğrultusunda alınan izinlere ve ruhsatlara
dayanılarak yüksek maliyetlere katlanılmak suretiyle gerçekleştirilen
yatırımlar nedeniyle maddi ve manevi zararların ortaya çıkabileceği, bu
zararların tazmin edilebilmesi için adli ve idari davalar açılarak bozulan
hukuk düzeninin yeniden oluşturulması yoluna gidileceği, bunun da hukuk
devleti ilkesiyle bağdaşmayacağı açıktır. Anayasa Mahkemesi kararlarında da
belirtildiği üzere, idari işlemlerin belirli bir süre sınırlaması olmaksızın,
süreklilik arz edecek şekilde veya makul olmayacak ölçüde uzun bir süre
dava konusu edilebilme olasılığının bulunmasının, kamu hizmetlerinin
işleyişini aksatacağı ve idarede bulunması gereken istikrarı bozacağı,
dolayısıyla, hukuki güvenlik ve idari istikrarın sağlanabilmesi amacıyla dava
açma sürelerinin, idarenin işlem ve eylemlerinin özelliklerine göre belli bir
süre ile sınırlandırılabileceği tabiidir.
Dosyanın incelenmesinden; dava konusu 04.07.2008 günlü, 505
nolu "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararının,
29.07.2008 tarihinden itibaren 3 gün süreyle Karaburun Kaymakamlığı ilan
tahtasına asılmak suretiyle, 07.08.2008 tarihinden itibaren 3 gün süreyle
Karaburun Belediye Başkanlığı tarafından Karaburun İlçesinde hoparlörle
ilan edilmek suretiyle, 11.08.2008 tarihinden itibaren de 3 gün süreyle
projenin gerçekleştirildiği Küçükbahçe Köyü ilan panosuna asılmak
suretiyle ilan edildiği, davacıların ikamet ettiği Parlak Köyünün proje
kapsamında bulunmaması sebebiyle "Çevresel Etki Değerlendirmesi
Gerekli Değildir" kararının Parlak Köyünde ilan edilmediği, sonrasında
davacılar vekili tarafından Bilgi Edinme Kanunu kapsamında yapılan
başvuruya 02.05.2012 tarihinde verilen cevap üzerine, işlemin anılan tarihte
öğrenildiği belirtilerek 27.06.2012 tarihinde kayıtlara alınan dilekçe ile
bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
2872 sayılı Kanun`un 30. maddesindeki düzenleme uyarınca, Bilgi
Edinme Kanunu kapsamında yapılacak başvurunun çevreyi kirleten ya da
bozan bir faaliyetle ilgili "gerekli önlemlerin alınması" ya da "faaliyetin
durdurulması" istemiyle sınırlı olması ve ancak bu istemlerin reddine ilişkin
işlemlere karşı dava açma olanağı tanıması karşısında, usulüne uygun olarak
ilan edilen çevresel etki değerlendirmesi kararlarına karşı dava açma süresini
ihya etmeyeceği açıktır.
Bu itibarla; yukarıda anılan Yönetmelik hükmü uyarınca davalı idare
tarafından usulüne uygun bir şekilde ilan edildiği anlaşılan "Çevresel Etki
Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararına karşı son ilan tarihi olan
14.08.2008 tarihinden itibaren yasal süresi içinde ve en son 13.10.2008
tarihinde dava açılması gerektiğinden, Bilgi Edinme Kanunu kapsamında
yapılan başvurunun yukarıda açıklandığı üzere dava açma süresini ihya
etmeyeceğinden ve başvuruya verilen cevap üzerine 27.06.2012 tarihinde
kayıtlara alınan dilekçe ile açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının
incelenmesine olanak bulunmadığından, davanın reddi yolundaki temyize
konu Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Davalı idare yanında davaya katılan müdahil tarafın temyiz istemine
gelince;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 31. maddesinin atıf
yaptığı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yerine çıkarılan ve 01.10.2011
tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun
"Feri müdahilin durumu" başlıklı 68. maddesinde; müdahilin, yanında
katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri
sürebileceği; onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul
işlemlerini yapabileceği hükme bağlanmıştır.
Olayda; İzmir 1. İdare Mahkemesinin 21/02/2014 günlü,
E:2012/1291, K:2014/254 sayılı kararının, vekalet ücreti yönünden davalı
yanında davaya katılan tarafından temyizen incelenerek bozulmasının
istenildiği, davalı tarafından ise temyiz isteminde bulunulmadığı
anlaşıldığından, davalı yanında davaya katılanın temyiz isteminin
incelenmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu`nun 49. maddesi uyarınca İzmir 1. İdare Mahkemesinin
21/02/2014 günlü, E:2012/1291, K:2014/254 sayılı kararının bozulmasına,
yukarıda belirtilen Kanunun 20/A-2(i) maddesi uyarınca davanın süre aşımı
nedeniyle reddine, davalı yanında müdahilin temyiz istemine ilişkin kısmın
incelenmeksizin reddine, karar düzeltme yolunun kapalı olduğunun
duyurulmasına, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda ayrıntısı
gösterilen 3.195,50- TL yargılama giderinin davacılar üzerinde
bırakılmasına, davalı yanında müdahil tarafından yapılan 72,30- TL
yargılama giderinin davacılardan alınarak müdahile verilmesine, davalı
yanında müdahil tarafından temyiz aşamasında yapılan yargılama gideri ile
davacılar yanında müdahiller tarafından yapılan yargılama giderinin
üzerlerinde bırakılmasına, posta giderleri avansından artan tutarın taraflara
iadesine, 27.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak: http://www.danistay.gov.tr/upload/yayinlar/15_05_2017_023140.pdf
YAYINLAR Kitaplar
![]() |
BELEDİYELERİN SINIRLARI |
|
TÜRKİYE`DE ULUSAL VE YEREL PLANLAMA İLİŞKİLERİ: MERSİN İLİ ÖRNEĞİ |
![]() |
YEREL YÖNETİMLER İÇİN MAL ALIMI İHALELERİ KILAVUZU |