Melid
Arslantepe Höyüğü olarak da bilinen Melid; Malatya merkezine 7 km uzaklıkta yer almaktadır. Türkiye’nin en büyük antik kentlerinden olan Melid; aynı zamanda da Karakaya Barajı’nın batısında yer almaktadır. MÖ 5bin yılından MS 11. Yüzyıla kadar burası yerleşim alanı olarak kullanılmıştır. MS 5 ve 6. Yüzyıllar içerisinde Roma köyü olmuş; sonraki zamanlarda ise Bizans şehri olarak etkinliğini göstermiştir.
Melid Tarihi
Melid bölgesindeki kazılar 1932 yılında Louis Delaporte tarafından yürütülmüştür. 1933 yılında da Geç Hitit dönemine ait bulgulara denk gelinmiştir. Bu bölgede kazı yapılmasının temel amacı ise Hitti medeniyetinin sona ermesinden sonra bölgede ne şekilde bir hareketliliğin olduğunu öğrenmek olmuştur. Bu bölgede yapılan kazılar doğrultusunda iki aslan ve bir kral heykeli keşfedilmiştir. Bu heykeller Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi içerisinde ziyaretçilere açılmıştır. 1961 yılında da Roma La Sapienza Üniversitesi tarafından kazılara başlanmıştır. 1970 yılına kadar bu çalışmalar Alba Palmieri tarafından sürdürülmüştür. Bu süreden sonra da Marcella Frangipane tarafından devam ettirilmektedir.
Bu kente dair kazılar içerisinde MÖ 3500 yılına dair tapınak bulunmuştur. Aynı zamanda da MÖ 3000 yılında da yapılan saray ve farklı madeni eşyalara denk gelinmiştir. Bu buluntular da Melid’in bölgenin merkezi ve yerleşimin yoğun olduğu bir nokta olduğunu göstermektedir. Arslantepe Açık Hava Müzesi’nde de genel olarak burada çıkarılan objeler sergilenmektedir. Öte yandan burada bulunan mühürler de Melid kentinin ticaret açısından gelişmiş olduğunu ifade etmektedir.
Yerleşim alanı olarak su kaynaklarının bol olduğu bir alanda Melid görülebilir. Tarıma uygun olan bu arazinin yönetimi de yerli bir üst sınıf tarafından gerçekleştirilmekteydi. Dini, siyasi ve ekonomik olarak aynı kişiler tarafından yönetilen bir kentti. Bu özelliğinden ötürü de Anadolu’nun ilk şehir devleti olarak Melid öne çıkmaktadır. Geç Uruk Dönemi olarak bilinen MÖ 3400-3200 yılları arasında da bu bölgede yangınların çıktığı ifade edilmektedir. Aynı zamanda da bu kent içerisinde Doğu Anadolu ve Kafkasya geleneklerini de görebilmek mümkün olmaktadır. Yangın sonrasındaki yerleşimin daha küçük ve göçebe toplumlar tarafından yapıldığı ifade edilmektedir.