İstanbul
Eğer Dünya bir ülke olsaydı mutlaka başkenti İstanbul, olurdu diye birçok düşünür tarafından söylenmiştir ve bunu neredeyse duymayan hiç kimse yoktur, gerçekten de bu durum tam olarak da böyle olurdu. Türkiye’nin en büyük şehri olan İstanbul, geçmiş zamanlara gerçekten tam olarak tanıklık eden devasa bir ağaç olarak yer almaktadır. Birçok devlete ve millete ev sahipliği yapmış olan İstanbul, bizlere tam olarak insanlığı tanıtan ve muhteşem güzelliği ile büyüleyen bir şehir olmaktadır ve asla görülmeden bu dünyadan gitmemek gerekir. Dilerseniz kısaca özellikle nerelerin daha güzel olduğunu bahsedelim ve sizleri kısa bir gezi yolculuğuna çıkaralım, emin olun ki oldukça keyif alacaksınız.
Topkapı Sarayı
İlk olarak sizlere İstanbul, denince Topkapı sarayından başlamak istedik çünkü 500 yıl boyunca 3 kıtada dünyaya hükmeden Osmanlı Devleti’nin mensuplarının bizzat yaşadığı yer olmasından dolayı. Bu saray 1453 yılında İstanbul şehrinin fethedilmesinden hemen sonra Fatih Sultan Mehmet’in emriyle yaptırılmış ve haneden uzun yıllar boyunca ev sahipliği yapmıştır. Her bölümü ayrı bir güzel olan bu yapı birçok mimari dokuyu, özel ve değerli eşyaları bizlere sunmaktadır özellikle harem daireleri gelen birçok misafir tarafından oldukça beğenilmektedir. Tam olarak altından yapılmış bir yapıdır desek abartmış olmayız herhalde, anlatmakla bitmeyen olan bu yeri mutlaka görmelisiniz ve gerçekten muhteşem bir saray olduğunu sizlerde fark etmelisiniz. Devamı : https://www.yerelnet.org.tr/tarihi-yerler/topkapi-sarayi/
Kız Kulesi
İstanbul Gezilecek Yerler, denilince aklan gelen yerlerden bir tanesi de oldukça meşhur olan Kız Kulesi, yapısı olmaktadır, bu yapı İstanbul’un sembol yapılarından bir tanesi olmakta ve oldukça güzel bir görünüme sahiptir. Eski zamanlarda bir kral tarafından kızı için yaptırılan bu yapı tam olarak İstanbul Boğazının ortasında yer almakta ve denizin üstünde durmaktadır. Özellikle denizin üstünde nasıl durduğu İstanbul’a gelen ziyaretçiler tarafından oldukça merak edilmekte ve nedeni araştırılmaktadır, bizler bu nedenini sizlere söylemiyoruz ve geldiğiniz zaman öğrenmenizi istiyoruz. Bu yapıyı oldukça beğeneceksiniz ve özellikle kendisi ile ilgili anlatılan hikayelerden oldukça fazla bir şekilde hoşnut olacaksınız. Devamı : https://www.yerelnet.org.tr/muze/istanbul-kiz-kulesi/
Galata Kulesi
Sizlere bu kuleden bahsetmesek asla olmazdı çünkü bu kule hikayesi ile Kız Kulesinin bir devamı niteliğinde olmaktadır ve ziyaretçilerini her zaman kendisine hayran bırakmaktadır. Çok eski zamanlarda inşa edilen bu yapı, o zamanların halkı tarafından oldukça fazla bir şekilde beğenilmiş ve bu sayede birçok hikaye ye konu olmuştur. Bu hikayelerden en meşhuru hiç şüphesiz Kız Kulesi ile ilgili olan hikaye olmaktadır. Oldukça farklı ve güzel bir Aşk’ın hikayesinin baş aktörleri olan bu yapılar her zaman birbirlerini uzaktan izlemekteler ve asla kavuşamamaktalar, bundan dolayı da hikayeleri dilden dile dolaşmaktadır. Bizler daha fazla anlatmıyoruz ve sizlerin İstanbul’a geldiğinizde bu hikayeyi canlı canlı dinlemenizi istiyoruz. Devamı : https://www.yerelnet.org.tr/il/istanbul/galata-kulesi/
Yerebatan Sarnıcı
İstanbul’un görkemli tarihsel yapılarından birisi de Ayasofya’nın güneybatısında bulunan Bazilika Sarnıcı’dır. Bizans İmparatoru I. Justinianus (527-565) tarafından yaptırılan bu büyük yeraltı sarnıcı, suyun içinden yükselen ve sayısız gibi görülen mermer sütunlar sebebiyle halk arasında “Yerebatan Sarayı” olarak isimlendirilmiştir. Sarnıcın bulunduğu yerde daha önce bir Bazilika bulunduğundan, Bazilika Sarnıcı olarak da anılır.
Sarnıç, uzunluğu 140 metre, genişliği 70 metre olan dikdörtgen biçiminde bir alanı kaplayan, dev bir yapıdır. Toplam 9.800 m2 alanı kaplayan bu sarnıç, yaklaşık 100.000 ton su depolama kapasitesine sahiptir. 52 basamaklı taş bir merdivenle inilen bu sarnıcın içerisinde her biri 9 metre yüksekliğinde 336 sütun bulunmaktadır. Birbirine 4.80 metre aralıklarla dikilen bu sütunlar, her biri 28 sütun içeren 12 sıra meydana getirirler. Çoğunluğu daha eski yapılardan toplandığı anlaşılan ve çeşitli mermer cinslerinden yontulmuş sütunların büyük bir kısmı tek parçadan, bir kısmı da iki parçadan oluşmaktadır. Bu sütunların başlıkları, yer yer farklı özellikler taşır. Bunlardan 98 adedi Corint üslûbu yansıtırken bir bölümü de Dor üslûbunu yansıtmaktadır. Sarnıçtaki sütunların köşeli veya yivli biçimde olan birkaç tanesi hariç büyük bir çoğunluğu silindir biçimindedir. Sarnıcın ortasına doğru kuzeydoğu duvarı önünde yer alan 8 sütun, 1955-1960 yıllarında yapılan bir inşaat sırasında kırılma tehlikesine maruz kaldıklarından, bunların her biri, kalın bir beton tabaka içine alınarak dondurulmuş ve bu yüzden eski özelliklerini kaybetmişlerdir. Sarnıcın tavan aralığı kemerler vasıtasıyla sütunlara aktarılmıştır. Sarnıcın tuğladan örülmüş 4.80 metre kalınlığındaki duvarları ve tuğla döşeli zemini, Horasan harcından kalın bir tabakayla sıvanarak su geçmez hale getirilmiştir.
Bizans döneminde bu çevrede geniş bir sahayı kaplayan ve imparatorların ikamet ettiği büyük sarayın ve bölgedeki diğer sakinlerin su ihtiyacını karşılayan Yerebatan Sarnıcı, İstanbul’un Osmanlılar tarafından 1453 yılında fethinden sonra bir müddet daha kullanılmış ve padişahların oturduğu Topkapı Sarayı’nın bahçelerine buradan su verilmiştir.
Topkapı Sarayı’nın tarihi, 1460; müzenin tarihi ise 3 Nisan 1924 yılında başlıyor. Fatih Sultan Mehmet komutasındaki Osmanlı ordusunun İstanbul’u 1453 yılında fethetmesinin ardından 1460 yılında yapımına başlanan Topkapı Sarayı, 1478 yılında tamamlanmış ve Fatih Sultan Mehmet’le beraber otuz birinci padişah Sultan Abdülmecit’e kadar geçen yaklaşık 400 yıl boyunca Osmanlı’nın idare, hazine, eğitim ve sanat merkezi olmuş. 19. yy’nin ortalarına kadar Osmanlı padişahlarına ev sahipliği yapmış Topkapı Sarayı, daha sonra yerini Dolmabahçe Sarayı’na bırakmış.
Günümüzde yaklaşık 300.000 arşiv belgesi, o döneme ait silah ve araç-gereçten oluşan harikulade koleksiyonları ve Kaşıkçı Elması gibi paha biçilemez hazinelerin yanı sıra kutsal emanetleriyle Topkapı Sarayı Müzesi, dünyanın en büyük saray müzelerinden biri konumunda. Yapısı gereği sürekli bakıma ihtiyaç duyan Topkapı Sarayı, arada sırada restorasyon çalışmalarına sahne oluyor; yani bazı bölümler zaman zaman ziyarete kapanıyor. Tüm güncel bilgileri Topkapı Sarayı Müzesi Resmi web sitesi aracılığıyla edinebilirsin.
TOPKAPI SARAYI:
1465-1478 Yılları arasında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır.
Dolmabahçe Sarayı inşa olunana kadar Osmanlı hanedanı burada yaşamıştır.
Fatih Sultan Mehmet, İstanbulu fetheder etmez başlattığı kente yeni bir biçim verme çalışmaları içinde (bazı yeni semtler kurulması; bazı kiliselerin camiye dönüştürülmesi, Yeni pazar yerleri kurulması) kendisine eski forumun yerinde bir ilk saray yaptırmıştı.Ama 1462 de Ayasofya’nın kuzeyindeki tepede, eski Bizans’ın akropolisinin bulunduğu yerde kurulacak yeni bir sarayın planlarını yaptırdı.Kısa süre sonra da, Mozart’ın “Saraydan kız kaçırma” operasına mekan olarak seçeceği TOPKAPI sarayı yapıldı.
Yüksek bir duvarla kentten ayrılan sarayı her padişahın biraz daha büyütmesiyle, günümüzde gevşek bir biçimde birbiri yanında yer alan kabul ve oturma yerleri köşkler, camiler, kütüphaneler, kapılar, çeşmeler ve aralarındaki avlular ile gölgelik bahçeler oluştu( dış yapılarıyla 700.000 m2 lik bir alana yayılır)
Hoşça kalın.
Topkapı Sarayı Fatih Sultan Mehmed tarafından 1478’de yaptırılmış, Abdülmecit’in Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırmasına kadar yaklaşık 380 sene boyunca devletin idare merkezi ve Osmanlı padişahlarının resmi ikâmetgâhı olmuştur. Kuruluş yıllarında yaklaşık 700.000 m.² lik bir alanda yer alan sarayın bugünkü alanı 80.000 m² dir.
Topkapı Sarayı, saray halkının Dolmabahçe Sarayı, Yıldız Sarayı ve diğer saraylarda yaşamaya başlaması ile birlikte boşaltılmıştır. Padişahlar tarafından terk edildikten sonra da içinde birçok görevlinin yaşadığı Topkapı Sarayı hiçbir zaman önemini kaybetmemiştir. Saray zaman zaman onarılmıştır. Ramazan ayı içerisinde padişah ve ailesi tarafından ziyaret edilen Kutsal Emanetler Dairesi’nin her yıl bakımının yapılmasına ayrı bir önem verilmiştir.
Kız kulesi gerek konum gerekse yapı olarak harika bir yer. Denizin ortasında bir yapı ve bundan yıllar önce yapılmış bir yapı. Şimdi yapayım desen zorlanırlar belki. Gerçekten görülmesi gereken bir yer. Biz iki kere denizden gördük gerçekten uzun uzun bakılası bir yer. Ne desem boş gibi geliyor eminim herkes aynı düşüncededir. Abartıldığını düşünenler olabilir evet ama şu bir gerçek ki genele baktığımızda bir çok kişi muhteşem bir yer olduğunu düşünüyordur. En fotoğrafı çekilen yerlerden birisi. Şimdiden iyi eğlenceler.
Manzara muhteşem, deniz dalgaları eşiğinde, bir de gün batımı nı yakalarsanız şahane 🙂
Çok eski tarihi geçmişi olan Kız Kulesi, bir zamanlar, Boğazdan geçen gemilerden vergi alınmak maksadı ile kullanılmıştır. Kule ile Avrupa Yakası boyunca büyük bir zincir çekilmiş ve gemilerin Anadolu Yakası ile Kız Kulesi arasından geçişine izin verilmiştir. Bir süre sonra Kule, zinciri taşıyamamış ve Avrupa Yakasına doğru yıkılmıştır. Kuleden suyun içine bakıldığında yıkıntıları görülmektedir.
Antik Çağlarda farklı isimler ile anılan kule şimdi ise Kız Kulesi ismi ile bütünleşmiş ve bu ismi ile anılmaktadır. Klasik hikayeyi herkes bilir. Kendisine, çok sevdiği kızının on sekiz yaşına geldiğinde bir yılan tarafından sokularak öleceği söylenen kral çareyi yılanlardan uzak, denizin ortasında ki kuleyi onarmakta bulur ve kızını da oraya kapatır. Ama kehanete engel olunmaz. Kuleye gönderilen üzüm sepetinden çıkan yılan prensesi zehirler. Prensese demirden bir tabut yaptırılır. Ayasofya’nın girişine defnedilir. Bugün, halâ daha bu tabutun üstünde iki delik vardır.
KIZ KULESİ,İstanbul boğazının Marmara denizi ağzındadır. Deniz içinden yükselen bir kayanın üzerine yapılmıştır.
Hakkında çeşitli efsaneler vardır.Bunlarda biri,falçıların imparatora kızının zehirli bir yılan tarafından sokularak öldürüleceğini söylemeleri üzerine imparator tarafından denizin ortasında yılanın gelemiyeceği düşünülerek kız muhafaza altına alınmıştır.
Ancak, bir meyve setine gizlenen yılan buraya gelerek kızı zehirlemiştir.
Osmanlı döneminde deniz feneri olarak kullanılmaya başlanan kız kulesi, halen bu hizmeti sürdürmektedir. Osmanlı döneminde birçok değişikliğe uğramıştır.
İstanbul’a sembol olmuş yapılardan biridir.
İstanbulun simge sembol yerlerinden biri gece olduğu kadar gündüz erken saatlerde de resimlik manzara sunuyor.
Eski ama bir o kadar da kalbe yeni ve bir anı ve hüzün dolu hikayesi ile kız kulesi gidilip görülmesi hoş olan manzara ve diğer tüm faktörlerle dört dörtlük yer.
Kabataş kızkulesi arasında çalışan tekneler ile ancak rezervasyon yaptırdığında gidebiliyorsunuz. Hava güzel olduğunda dışarda yemek çok zevkli. Hem Doğum günü hemde dünya Fenerbahçe günü birlikte kutlamak Harika …
Boğazın ortasında bir kız kulesi.
İstanbulun simge yapılarından birisi olan kule Üsküdarda Bizans devrinden kalan tek eserdir. Resmi kaynakları baz alan tarihçiler, Kız Kulesi’nden ilk defa MÖ 400’lü yıllarda bahsedildiğini belirtirler. Bilindiği kadarıyla deniz ticareti için bir gümrük noktası olarak kurulmuştur. Kuran ise Atinalı bir komutandır.
Tarihte farklı efsaneler yazılsa da en bilineni Bizans imparatorunun kızının bir yılan tarafından öldürüleceği kehaneti nedeniyle kızını tüm tehlikelerden korumak için bir kule yaptırır ve onu buraya hapseder. Fakat kızı kaderinden kaçamaz ve kendisine yieyecek getirilen meyve sepetinin içerisindeki bir yılan yarafından ısırılarak ölür.
Hero ve Leandros efsanesi
Hero, Yunan mitolojisinde aşk ve güzellik tanrıçası olarak tanımlanan Afrodit’in rahibelerinden biridir ve Kız Kulesi’nde görev yapmaktadır. Rahibe olması nedeniyle aşka yasaklıdır ve erkeklerle ilişkisi yoktur.
Bir gün yıllardır kaldığı kuleden bir tören için karşıya geçer. Orada Leandros adında başka bir rahip ile karşılaşır ve ona ilk görüşte aşık olur. Rahip Leandros da aynı duygulara kapılır. Görüşebilmelerinin tek yolu, Leandros’un boğazın soğuk ve akıntılı sularını geceleri yüzerek aşmasıdır. Bir süre bu şekilde aşk yaşayan çiftin hikayesi, rüzgarlı bir gece Hero’nun sevgilisine yol göstermesi için yaktığı fenerin sönmesiyle son bulur. Karanlıkta yolunu kaybeden Leandros boğularak ölür. Efsaneye göre bu duruma gözleriyle şahit olan Rahibe Hero, yaşadığı acıya dayanamaz ve o da kendini boğazın sularına bırakarak hayatına bir son verir.
Boğaz manzarasının vazgeçilmez yerlerinden biri de kuşkusuz Kız Kulesi’dir. Salacak açıklarındaki küçücük bir adanın üzerine inşa edilmiş olan kule, pek çok efsane barındırıyor. Bunlardan biri, kuleye adını da vermiş olan (Leander’s Tower) Leandros efsanesi’dir. İstanbul un en güzel yerinden birisi herkesin görmesi gereken yerlerden biri